İran’da 16 Eylül 2022 tarihinde, Mahsa Jina Emini adlı genç bir kadının Ahlak Polisi (İrşad Devriyesi) tarafından “zorunlu başörtüsü” yasasına uymadığı, daha doğrusu “istenilen şekilde örtünmediği” gerekçesiyle gözaltına alınmasından sonra hayatını kaybetmesi ülke çapında protestolara neden olmuştu. Kürdistan Eyaleti’nin Sakkız kentinde Mahsa’nın defnedildiği sırada bir grup kadının başörtülerini çıkarıp sallayarak başlattıkları bu sivil itaatsizlik eylemi hemen hemen tüm eyaletlere ve şehirlere yayılmıştı. Bu süreçte devlet Ahlak Polisini geçici süreliğine sokaklardan çekmişse de baskıcı önlemler almaya devam etti: Başörtüsü düzenlemesiyle ilgili yeni yasa tasarısı, eylemcilere ve ailelerine yönelik gözaltı ve tutuklama, akademisyen, gazeteci ve sanatçılara yönelik cezalar ve kısıtlamalar…
Emini’nin ölüm yıl dönümü için de sıkı güvenlik önlemleri alındı. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde olası protestoları bastırmak için binlerce polis görevlendirildi. Büyük şehirlerde yer yer küçük çaplı protestolar gerçekleşse de öngörülen olmadı ve bu protestolar büyük sokak gösterilerine evrilmedi. Fakat bu noktada kadınlar açısından mücadelenin bitmediğini ve boyut değiştirdiğini söylemek mümkün. Sokak eylemleri sönümlense de kamusal alanda sivil itaatsizlik eylemleri devam edecek gibi duruyor.
Batı, Emini’nin ölümü, idam kararları ve protestolar sırasındaki insan hakkı ihlalleri sebebiyle İranlı yetkililere tepkili. ABD Hazine Bakanlığı Emini’nin ölüm yıl dönümünden bir gün önce İran’daki birçok kişi ve kuruma yaptırım uygulayacağını duyurdu.
İslam Cumhuriyeti içeride büyük ölçüde kontrolü sağlarken dışarıya karşı da şahin çıkışlarını sürdürdü. Batı medyası terörizmi teşvik eden haberler yapmakla suçlandı. Londra merkezli Farsça yayın yapan ve Suudi Arabistan tarafından da fonlandığı bilinen “Iran International” var. Belli ki taraflar arasında yaşanan normalleşme, söz konusu kuruluşun yayıncılık politikalarında bir değişiklik yapması için yeterli olmamış…
Öte yandan Kuzey Irak’ta Bağdat yönetimi ile imzalanan ve Mart ayından bu yana sınırda sükûneti sağlayan güvenlik anlaşması için zaman daralıyor. Uzmanlar bölgede tansiyonun yeniden yükselmesinden endişeli.
Nükleer müzakereler arapsaçına dönerken Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Rafael Mariano Grossi, İran’ı nükleer tesislerde doğrulama faaliyeti yürüten bazı deneyimli müfettişleri engellediği için sert bir dille kınadı.
İşte haftanın önemli başlıkları:
ABD Hazine Bakanlığı’ndan İran’a yeni yaptırımlar
ABD Hazine Bakanlığı Mahsa Jina Emini’nin ölüm yıl dönümünden bir gün önce duyurmuş olduğu yeni yaptırımlar çerçevesinde; Said Muntazerülmehdi, Hüseyin Emcedyan, Abbas Ali Muhammediyan, Hasan Şehristani, Ahmed Tahiri, Ahmed Naderiyan, Seyid Halil Safevi, Dilaver Elgasi-Mehr, Muhammed Muazzami Guderzi ve Roham Bahş Habibi gibi Kolluk Kuvveti Komutanları ile Hodarahm Sarani, Maziyer Mecidi, Behmen Reyhani, Cemal Şakerami, Muhammed Abdullahpur, Gulam Hüseyin Gayb-Perver, Ali Ekber Purcemşidiyan ve Abdülrıza Abedzade gibi üst düzey Devrim Muhafızları Komutanlarını, IRIB, Press TV, Tesnim Haber Ajansı ve Fars Haber Ajansı gibi medya kuruluşlarını, hükümete internetin sansürlenmesi ve filtrelenmesinde yardımcı olan yazılım şirketi Douran Software Technologies ve YAFTAR Company’nin üst düzey yetkililerini ve İran Cezaevleri Kurulu Başkanı Gulamali Muhammedi’yi mahkumlara karşı insan hakkı ihlalleri işleyen ve hesap vermeyi reddeden cezaevi görevlilerine liderlik ettiği gerekçesiyle kara listeye aldı. (IRNA, 15 Eylül)
‘Iran International bir terör şebekesidir’
İran İstihbarat Bakanı İsmail Hatip, İran devlet televizyonunda katıldığı bir programda Iran International’ı hedef aldı ve Batı merkezli bu medya ajansını bir terör ağı olduğunu dile getirerek tehdit etti:
“Iran International’ın bir terör şebekesi olduğuna inanıyoruz ve doğal olarak uygun gördüğümüz her yerde ve zamanda onlara karşı harekete geçmeyi görevimiz ve misyonumuz olarak görüyoruz. Hiçbir terörist medya güvende olamayacak. Çeşitli ülkelerden gelen destek bizi güvenlik önlemleri almaktan alıkoymayacaktır.” (Fars Haber Ajansı, 17 Eylül)
İran International, Mahsa Emini eylemlerinin patlak vermesinin ardından İran’daki İslami rejime yönelik eleştirel yayınlar yapmış ve İranlı yetkililer tarafından kriminalize edilmişti. Kasım ayında İngiliz polisi söz konusu kuruluşta çalışan gazetecilerin tehdit altında olduğu konusunda uyarılarda bulunmuş, bunun üzerine kanal Londra’daki ofisini boşaltarak yayınlarına Washington DC’den devam edeceğini duyurmuştu. İslam Cumhuriyeti’nin tarihindeki sınır ötesi operasyonlar ve suikast planları göz önünde bulundurulduğunda İranlı yetkililerin Batı basınına yönelik bu tehditleri kayda değer bir hal alıyor.
Kuzey Irak’ta gerilim tırmanıyor
İran’daki Kürt muhalif gruplar, 1979 İslam Devrimi’ne müteakip Devrim Muhafızları Ordusu ile giriştikleri kanlı savaşlardan sonra 1980’lerin sonunda Irak Kürdistanı’nın iç bölgelerine sürülmüş ve görece İran için “aktif” tehdit unsuru olmaktan çıkmıştı. Sessizlik geçtiğimiz sene Eylül ayında bozuldu. Mahsa Emini protestolarında, Irak’ın kuzeyindeki Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) uzun süredir faaliyet gösteren Komele, İKDP, PAK ve PJAK gibi silahlı muhalif örgütleri ülkenin batısında güvensizlik oluşturmaya çalışmakla suçladı. Örgütlerin mevzilerine füze ve İHA saldırılarında bulundu. Ancak Mart ayında Bağdat yönetimi ile imzalanan güvenlik anlaşması gereği bölgede tansiyon düştü. Anlaşma silahlı örgütlerin 19 Eylül’e kadar sınırdan uzaklaştırılması ve silahsızlandırılmasını gerektiriyordu.
Diplomatik görüşmeler sürse de anlaşmanın süresi daraldıkça bölgedeki gerilim yeniden yükseldi. 8 Eylül’de Irak Başbakanı Muhammed Şii El-Sudani Bağdat’ta İranlı gazetecilerden oluşan bir heyeti ağırladı. Sudani, Bağdat’ın anlaşmanın uygulanması için “200 milyon dolardan fazla” harcama yaptığını ve İran sınırı boyunca 3000’den fazla sınır muhafızının konuşlandırılması için çalıştığını belirtti. (Mehr Haber Ajansı, 8 Eylül) Irak Başbakanı ayrıca ülkesinin Tahran ile bazı Arap devletleri arasında arabuluculuk yaptığını ifade etti ancak gizlilik gerekçesiyle daha fazla ayrıntı vermedi. Sudani ertesi gün Reisi ile yaptığı görüşmede “Irak hükümeti İran’ın güvenliğini Irak’ın güvenliği olarak görmektedir” şeklinde konuştu. (İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Veri Tabanı, 9 Eylül)
Diplomasi trafiği devam ederken 10 Eylül’de İran ile yakın ilişkisi olduğu bilinen Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Başkanı Bafel Talabani de Tahran’ı ziyaret etti. Ayrıca aynı hafta İran’ın Irak Büyükelçisi Muhammad Kazım El-Sadık, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani ve Başbakan Mesrur Barzani de dahil olmak üzere üst düzey Iraklı Kürt yetkililerle temaslarda bulundu. Yetkililer Erbil’in anlaşmaya bağlı olduğunu ve topraklarında herhangi bir tehdit unsuru oluşmasına izin vermeyeceklerini vurguladı. (Amwaj Media)
14 Eylül’de Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin İran’ı ziyaret etti. Ziyareti sırasında hem mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan hem de İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile görüştü. Bu temaslar Suriye ve Türkiye Dışişleri Bakanlarının İran’ı ziyaretinin ardından geldi. Irak Dışişleri Bakanı Hüseyin, Bağdat yönetiminin anlaşmaya “tamamen bağlı” olduğunu vurgularken gerek Abdullahiyan gerek ise Reisi silahlı örgütlerin sınır boylarında mevzilenmesine ve İran’ı güvenliksizleştirmelerine tolerans gösterilmeyeceğini belirtti. Bugün itibarıyla süresi dolacak olan anlaşma için Devrim Muhafızları Ordusu Operasyonları Komutan Yardımcısı General Abbas Nilfuruşan “İran İslam Cumhuriyeti’nin sözünü yerine getirdiği gibi karşı tarafın da anlaşmaya riayet etmesini bekliyoruz. Aksi takdirde durumumuz eski haline döner ve İran milletinin çıkarlarını korumak zorunda kalırız.” diyerek Iraklı yetkililere gözdağı verdi. İran Savunma Bakanı Muhammed Rıza Aştiyani ise “Uzatma söz konusu değil. Doksanıncı dakikada değerlendirme yapıp ona göre hareket edeceğiz” şeklinde bir açıklama yaptı. Bazı Telegram hesaplarında yayınlanan görüntülerde, müdahale imasında bulunan Devrim Muhafızlarının Irak sınırına silah sevkiyatı yaptığı iddia edildi. (Keyhan Gazetesi, 17 Eylül)
Grossi: ‘İran müfettişlerin üçte birini görevden aldı’
4 Mart’ta yapılan Güvenlik Denetimi Anlaşması gereği İran, UAEA ile iş birliğini arttırmayı ve ajansa bildirilmeyen üç bölgede tespit edilmiş nükleer malzemeye ilişkin teknik açıklama yapmayı taahhüt etmişti. Ayrıca yetkililer, İran’daki nükleer faaliyetlerin denetlenmesi için tesislere yerleştirilen gözlem cihazlarına yeniden erişimin sağlanması konusunda ajansa güvence vermişti.
Ancak geçtiğimiz hafta İran ile varılan mutabakatta herhangi bir gelişme kaydedilmediğini dile getiren ve iş birliği çağrısında bulunan Grossi, 16 Eylül’de UAEA’nın internet sitesinden yayınlanan yazılı açıklamasında, İran’ın nükleer tesislerde doğrulama faaliyeti yürüten bazı deneyimli müfettişlerin görev iznini iptal ettiğini duyurdu. Bu kararla birlikte İran’ın, ajans bünyesindeki en deneyimli müfettişlerinden oluşan çekirdek grubun yaklaşık üçte birini fiilen görevden almış olduğunu belirtti. Grossi, “İran’daki doğrulama faaliyetlerinin planlamasını ve yürütülmesini etkileyen, ajans ile İran arasındaki iş birliğine açıkça aykırı olan bu orantısız ve benzeri görülmemiş tek taraflı tedbiri şiddetle kınıyorum.” diyerek İran’ın zaten gergin olarak ilişkilere gereksiz bir “darbe” vurduğunu ifade etti ve yeniden iş birliği çağrısında bulundu. Ancak İran atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, geçen haftaki kabine toplantısında müfettişlerle ilgili bir soruya da yanıt verdi ve bu konuda herhangi bir problem olmadığını söyledi.
Mehr Haber Ajansı, Grossi’nin ifadelerini “iddia” olarak nitelendirirken, bu iddianın yakın zamanda üç Avrupa ülkesinin (İngiltere, Almanya ve Fransa) İran’a yönelik, gelecek ay sona erecek bir dizi yaptırımı sürdürmeyi planladığını açıkladığı sırada ortaya atılmasına dikkat çekti. 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşma (Kapsamlı Ortak Eylem Planı Anlaşması/KOEP), sekiz yıl içinde Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve İngiltere’nin İran’a yönelik füze, nükleer ve diğer silahlara yönelik kişi ve kurumlara uyguladığı bir dizi yaptırımı kaldırmasını gerektiriyordu. Bu sürenin Ekim ayıyla birlikte dolması bekleniyor. Geçtiğimiz hafta üç Avrupa ülkesinin yaptırımları sürdürme planını açıklamasının üzerine İslami “KOEP Stratejik Eylem Planı ve KOEP’in 26. ve 36. maddeleri uyarınca karşı tarafın yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle bizim de taahhütlerimizden vazgeçmek zorunda kalmamız gayet açık ve doğaldır. Üç Avrupa ülkesi bizden bunu bekleyemez. Taahhütlerini yerine getirmiyorlar ki KOEP’i tam olarak uygulayalım.” diye konuştu.(Mehr Haber Ajansı, 16 Eylül)